Güvenli Bağlama: Bu bağlanma türünde anne her an yardıma hazır, çocuğun ihtiyacını bekletmeden giderir, özverili ve dikkatlidir. bu bağlanma da çocuk kendini güvende hisseder, bağlandığı kişi yanında olmayınca huzursuzlanır fakat tekrar yanına geleceğini bilir ve o geldiğinde neşelenir. güvenli bağlanma deneyimleyen çocuklar yetişkinlik hayatlarında daha uzun ve güven temelli romantik ilişkiler yaşayabilir, özgüvenleri daha yüksek olur, sosyal ilişkileri daha kuvvetli olur, yakın sosyal ilişkilerinden keyif alır, duygularını ve düşüncelerini insanlarla paylaşmak da daha rahat olurlar.
Kaçıngan bağlanma: anne çocuğa karşı mesafeli olur ve onun yakınlaşma çabalarına karşılık vermez. bu durumda zamanla çocuk anneyi yok saymaya başlar, yabancı birisi ve annesi arasında tercih yapması istendiğinde tepkisiz kalır. annesi yanından ayrılıp tekrar yanına geldiğinde ise yine tepkisiz kalır ve çevre ile ilgilenmeyi tercih eder. bu bağlanma türündeki çocuklar yetişkinlik hayatlarında yakın ilişki kurmakta bir hayli zorlanır, ilişkilerine duygusal yatırım yapmaktan kaçınır ve ayrılık olduğunda olumsuz duyguları çok az hisseder. ayrıca yakınlarını zor zamanlarda tam anlamıyla desteklemekte duygu ve düşüncelerini partnerlerine ifade etmekte güçlük yaşarlar.
Kaygılı kararsız bağlanma: anne çocuğun ihtiyaçlarını karşılamada geç veya kararsız kalır. bu durum sonucunda kaygılı kararsız çocukta ortaya çıkar. bu çocuklar bağlandıkları kişiden ayrı kalınca huzursuz olurlar ve strese girerler. anneleri yanına geldiğinde ise kolaylıkla sakinleşmezler. yabancılara karşı oldukça şüpheci olan bu çocuklar yabancılarla iletişime geçmeyi reddederler. bu çocuklar ilerleyen yaşlarda başkalarını aşırı şekilde bağımlı olurlar ve yabancılar iletişim kurmakta zorlanırlar. sevgilerin karşılıksız kalmasın onlar çok tedirgin eder.
Bağlanma Kuramının yaratıcı Bowlby’ye göre bağlanma stillerimizi oluşturan yegâne belirleyici, bebekliğimizde bize bakım veren kişiyle -annemizle- kurduğumuz duygusal bağdır. Bebek bunu hayatta kalabilmek ve bakım almaya devam edebilmek için içgüdüsel olarak yapar. Anne bebeğinin bu isteğini yeterli bir biçimde, sağlıkla, şefkatle ve sevgiyle karşılayabildiğinde her şey yolundadır ve güvenli bir bağ kurulur. Ancak, bu süreç sekteye uğradığında, yani anne bebeğinin sinyallerini tutarlı bir biçimde yanıtlayamadığında bebek annesiyle güvenli bir bağ kuramaz.
Hayatında ilk kez bağ kuran ve ilişki içine giren bebek, annesiyle kurduğu bu ilişki ve bağlanma örüntüsünü hayatı boyunca tekrarlamaya başlar.
Bu döngüyü ise bizler, yaşamlarımızda şöyle yakalarız; özellikle güvenli bağlanmada problem yaşayan kişiler isek; zaman zaman kurduğumuz ilişkiler için “hep aynı şeyi yaşıyorum/hep benzer insanları hayatıma alıyorum/ hep aynı sonla bitiyor” derken buluruz kendimizi.
Peki bu ömür boyu aynı döngüye hapsolmuş bir şekilde yaşayacağız mı demektir? Kesinlikle hayır. İçgüdüsel olarak kurduğumuz ilk ilişkinin, kalan yüzlerce ilişkimizi etkileyecek güce sahip olduğunu biliyoruz. Lâkin, bağlanma stilimizin mahkumu olmadığımızı da biliyoruz. Farkındalık, değişimin mutlak anahtarıdır. Değişimi istemek ve kendinize şefkatle yaklaşıp yola çıkmak ise yolun yarısından fazlası…
Hadi bir düşünelim şimdi, bizler hangi tarz bağlanma stiline sahibiz? Sahip olduğunuz bağlanma şekilleri sizi mutlu ediyor mu yoksa huzursuz mu ediyor? Bunlar hayatımızı ve ilişkilerimizi nasıl etkiliyor?
Bir yanıt yazın